CPAP kullanma endikasyonu olan her OSAS hastasının tedaviye başlamadan önce üst solunum yollarının anatomik yapısının değerlendirilmesi gerekir. Burundan uygulanacak basınçlı havanın akciğerlere rahatça ulaşmasını sağlamak için, üst solunum yollarında nazal pasajı kapatan septum deviasyonu, nazal polip gibi oluşumların olup olmadığı bir KBB uzmanı tarafından tetkik edilmelidir. Gerekli olanlara cerrahi tedavi uygulanması CPAP’a uyumu artıracaktır.
Uygulamada konforu etkileyen en önemli faktörlerden birisi maskedir. Hastanın yüz yapısına en uygun, en konforlu maske tipinin seçilmesi gereklidir. Maskelerin nazal, oral, oro-nazal ve burun yastıkları (Nasal pillows) gibi değişik alternatifleri vardır. En çok tercih edilen nazal maskedir. Uygun maske seçimi yapıldıktan sonra uygulamaya geçilmelidir. Hastaya uyanıkken birkaç saat boyunca CPAP alıştırması yapılır. Ağzını kapalı tutup burundan sakin ve normal soluk alıp vermesi öğretilir. Bu alıştırma hastanın uyumunu artıracaktır.
Hastaya uygulanacak basıncın belirlenmesi için yapılan uygulamaya CPAP titrasyonu denmektedir. CPAP titrasyonu uyku laboratuvarında; tüm gece (full night) manuel titrasyon, yarı gece (split night) manüel titrasyon ve otomatik titrasyon (auto CPAP, autoset) şeklinde uygulanabilir.
CPAP titrasyonunda amaç; yan etkiler ortaya çıkmadan etkili olacak en düşük basıncı bulmaktır. CPAP tedavisinde beklenen etkiler;
1. Apne ve hipopnelerin ortadan kaldırılması
2. Gece boyunca yeterli oksihemoglobin satürasyonunun sağlanması
3. Arousalların yok edilip uyku devamlılığının sağlanması
4. Uyku yapısının (uyku evrelerinin dağılımı ve sürelerinin) düzeltilmesidir.
AASMnin 1997de yayınladığı raporda ve benzer şekilde ACCP konsensusunda (1999) CPAP titrasyonunda uyulması gereken bazı kriterler de belirlenmiştir.
1. Uykuya bağlı solunum bozukluğu tanısını almış hastalara tüm gece boyunca polisomnografi eşliğinde CPAP titrasyonu yapılmalıdır.
2. CPAP titrasyonu EEG kaydı olmadan yani uyku parametreleri kaydedilmeden yapılmamalı, uygun CPAP basıncı tüm uyku evreleri gözönüne alınarak ve arousalların yok olduğu gösterilerek saptanmalıdır.
3. Yarı gece CPAP titrasyonu ancak aşağıdaki koşullar sağlanabiliyorsa yapılmalıdır.
a) Tanısal polisomnografinin en az 2 saatlik bölümünde; AHI en az 40 bulunmuş ise geceye CPAP titrasyonu ile devam edilebilir. AHI 20-40 arasında bulunmuş ise klinisyen bu durumda kendi insiyatifini kullanıp uzun süreli apnelerin veya derin desatürasyonların varlığını göz önüne alarak geceyi titrasyonla tamamlayabilir. AHI
b) Gecenin ikinci yarısında uygulanan CPAP titrasyonu en az 3 saat sürmelidir.
c) Polisomnografi bulguları ile solunumsal patolojilerin, uykunun hem REM hem NREM evrelerinde ve özellikle sırtüstü pozisyonda da düzeldiği gösterilmiş olmalıdır.
d) OSAS tanısı konmuş ancak b ve c şıkları sağlanamamışsa ikinci bir gece CPAP titrasyonu yapılır (11).
Uygun CPAP basıncı saptandıktan sonra hastanın bu tedaviyi uykusu boyunca ve her gece uygulaması gerekmektedir. İlk bir ayda ÜSY yumuşak doku ödeminin kaybolmasına bağlı olarak, daha uzun dönemde ise kilo verme gibi ek önlemlerle daha düşük CPAP basıncının yeterli olabildiği gösterilmiştir.
CPAP TEDAVİSİNİN İSTENMEYEN ETKİLERİ
Hastaların CPAPa uyum gösterebilmeleri için uygulamanın konforlu olması gerekmektedir. Uygun maske ve uygun basınç uygulaması ile genellikle ihmal edilebilecek düzeylerde yan etkiler görülmesi yöntemin en önemli avantajlarıdır. Buna rağmen CPAP tedavisi ile de bazı istenmeyen etkiler ortaya çıkabilir. Hastalar sıklıkla basınçlı havayı soluma intoleransı, nazal konjesyon ve maskenin ciltte yarattığı irritasyondan yakınırlar. CPAP’a bağlı tehlikeli yan etkiler son derece nadirdir ve literatürde sunulan birkaç olgudan ibarettir. Bu nadir yan etkiler; pulmoner barotravma, pnömosefali, intraoküler basınç artışı, timpanik membran rüptürü, ciltaltı amfizemi gibi komplikasyonlardır.
Add comment